top of page

I am a member of Association for Medical and Therapeutic Self-Determination (MeTZelf)  and as a matter of ethics, I do not offer translations regarding psychiatric drugs and texts favoring psychiatric applications which also involve involuntary hospitalization, involuntary or forced drugging, ECT that is shown to cause brain damage and similar violences of basic human rights. Please visit Metzelf's website for more information (https://metzelf.nl/?lang=en) or simply click this sentence.

​

You can find the Turkish translation of In Memoriam page which kindly reminds us history. Special permission is taken from Metzelf for translation and publishing.

Anma

 

Psikiyatristlerin 1939-1948 yılları arasında öldürdüÄŸü kiÅŸileri anma töreni

​

Bayanlar ve Baylar.

Bugün, 1938 ile 1948 yılları arasında dünya çapında farklı yerlerde psikiyatristler tarafından öldürülmüÅŸ olan insanları anıyoruz.

Hollanda’da bazılarımız elbette iç geçiriyor: Tekrar mı anma? ÖldürülmüÅŸ her insan grubu anılmak zorunda mı? Cevap evettir çünkü hatırlamamak, tekrar etmektir.

Fakat bu grup, onun bizimle ne ilgisi var? Bazılarım
ız merak edecektir. ÖldürülmüÅŸ kiÅŸilerin çoÄŸu Alman’dı. Öldürenlerin çoÄŸu Alman’dı. 

Evet, öldürülmüÅŸ kiÅŸilerin çoÄŸu Alman’dı, fakat Alman oldukları için öldürülmediler. Öldürüldüler, çünkü doktorlar tarafından belirlenen normlardan sapmışlardı: davranış, inanç, zekâ, sosyal beceriler, fiziksel mükemmellik ve finansal iÅŸlevsizlik normlarından. Yahudiler, Çingene olarak adlandırılan kiÅŸiler, koyu derili insanlar veya eÅŸcinseller öldürüldüÄŸü zaman bazı kiÅŸiler “Åžanslıyım ki Yahudi, Çingene, koyu derili, eÅŸcinsel deÄŸilim” veya benzeri ÅŸekilde düÅŸünebildi. Fakat hiç kimse “Åžanslıyım ki engelli deÄŸilim” diye düÅŸünmedi, zira engellilik herkesin başına gelebilirdi. Keza katil psikiyatristlerin ideolojisi de Almanca konuÅŸulan ülkelerin sınırlarında durmadı. Hepimiz toplu katliam programının potansiyel kurbanları olabilirdik. Bu nedenle bizler de bugün cinayetleri anıyoruz. Hatırlamamak, tekrar etmektir.

Bugün anmakta olduÄŸumuz insanlar kimlerdi? ÇoÄŸunun adını bilmiyoruz. Kaç kiÅŸilerdi? 1922’de Amerika’ya göç etmiÅŸ olan, kendisi de Alman bir psikiyatrist olan Fredric Wertham’a göre, sadece Almanya’da en az 275000 kiÅŸi vardı. Tüm psikiyatri hastanelerinin boÅŸaltılmış olması hariç olmak üzere Avusturya’da kaç kiÅŸinin öldürüldüÄŸünü söyleyen bir kaynak bulamadım. Farklı bir kaynak, iÅŸgal edilmiÅŸ Fransa’da da kurumlarda 40000 kiÅŸinin psikiyatristler tarafından öldürüldüÄŸünü belirtmektedir. Polonya’da kurumlarda bulunanlar iÅŸgal güçlerince vurularak öldürülmüÅŸtür. Belki toplam 400000, makul bir tahmin olabilir. Toplu katliamları nazilerce bir “hijyenik tedbir” olarak ele alınan Roma ve Sinti toplulukları (yanlışlıkla Çingene denmiÅŸtir) ve Yahudiler bu ÅŸemada bulunmamaktadır. Halihazırda dört veya sekiz kiÅŸinin eÅŸzamanlı öldürülmesine “toplu katliam” diyoruz. 400000 gibi rakamlar, o günün doktorları tıbben gerekli gördüÄŸü için hayatları çalınan kiÅŸilerden, insanlardan bahsetmekte olduÄŸumuz gerçeÄŸini örtbas edebilir. Bu kiÅŸileri bugün anıyoruz, çünkü hatırlamamak, tekrar etmektir.

Katilleri kimlerdi? Ä°simlerinin konuları biliniyor. SaygıdeÄŸer bilim insanları ve doktorlar, üniversite profesörleri, psikiyatrik hastane müdürleri, erkekler ve kadınlardı. Özel hayatlarında kibar, sakin kiÅŸiler olarak tanınıyorlardı. En iyi niyetlere sahiptiler. ÇoÄŸu, bugün bile hırslı genç doktorların çalıştığı ders kitaplarında alıntılanan konular yayınlamıştı. Hatırlamamak, tekrar etmektir.

Cinayetlerle ilgili birkaç yanlış kanı mevcut ve bunlar sıklıkla inanmak istediklerimizi baz alıyor. Bu yanlış kanılardan birisi, psikiyatristlerin yaptıklarını isteksizce yaptığı, Hitler tarafından ceza tehdidi altında mecbur bırakıldığıdır. Bunun tersi doÄŸrudur.

Psikiyatristler, Hitler’e sözde “ötanazi program”larını gerçekleÅŸtirmelerine izin vermesi için lobi faaliyeti yürüttü. 1934’te Almanya’da 400000 erkek, kadın ve çocuÄŸun bazen sadece en abes koÅŸullar nedeniyle istemleri dışı kısır kılındığı psikiyatristlerin kısırlaÅŸtırma programlarının, mantıksal bir sonucuydu. KısırlaÅŸtırma 1939’da durdu. Bu, kitlesel kısırlaÅŸtırmadan kitlesel katliama giden küçük bir adımdı sadece. Yeri gelmiÅŸken, kısırlaÅŸtırma programının en üst düzeyindeki doktorun, Ernst Rüdin’in faaliyetleri Amerika’daki Rockeffeler Vakfı tarafından desteklenmiÅŸtir, nazilerce deÄŸil. KısırlaÅŸtırılmış insanların çoÄŸu sonradan öldürüldü.

Fikrin özellikle Ä°ngiltere ve Amerika’da çoktan mevcut olmasına raÄŸmen, toplu katliam programı 1920’de Leipzig, Almanya’da yazılmış bilimsel bir kitapta tasarlandı. Yazarlar, her ikisi de profesör olan avukat Karl Binding ve psikiyatrist Alfred Hoche idi. Binding ve Hoche, insan ırkının, kendisinden sapma gösteren anormal insanlardan arındırılması gerektiÄŸini iddia etti. Tüm sapma formları, genler yoluyla sonraki nesillere aktarılabilir olarak varsayıldı. Binding ve Hoche, ara sıra sapma göstermeyen bir insanın da kazayla prosedüre dahil olabileceÄŸini kabul ettilerse de içinde sapma gösteren kiÅŸilerin olmadığı bir toplumun faydası gözetilerek, riski haklı gösterme ihtiyacı hissettiler.

Binding ve Hoche’nin teklifi Almanya’nın hem içinde hem dışında “ojeni” destekleyicileri arasında son derece popüler hale geldi. Profesörler ve Berlin, Heidelberg, Bonn ve Würzburg tıp fakültelerinin bölüm baÅŸkanları, parlamenterleri ve yargıçları ikna etmek üzere toplantılar düzenledi. Amerika Psikiyatri DerneÄŸi, istem dışı kısırlaÅŸtırmaların 1970’e kadar sürdüÄŸü Amerika’da programı benimsemeyi teklif etti. Ä°ngiliz “Ojeni DerneÄŸi”, Alman toplu katliamından önce kuruldu. Lehte raporlar Ä°sviçre’de ve diÄŸer Avrupa ülkelerinde de yayınlandı. Binding ve Hoche’nin kitaplarını yazdıkları sırada henüz Adolph Hitler’den haberleri yoktu. Aksine, gününün psikiyatrisinde moda olan inançlardan güçlü biçimde etkilenecek olan Hitler’di.

Psikiyatristleri katılmaya zorlamadılar. Çok az sayıda olsa da bunları reddettiÄŸi bilinen doktorlar mevcuttur. Program aleyhine topluma açık ÅŸekilde konuÅŸmadıkları takdirde naziler veya diÄŸer doktorlar tarafından rahatsız edilmediler.

Ä°kinci bir yanlış kanı katillerin istisna, tıbbi canilerin bir istisnası olduÄŸu ve suçlarının, nadiren veya aşırı baÄŸnazlıkla meydana gelmiÅŸ olduÄŸudur. Bu mümkün deÄŸildir. ÖldürülmüÅŸ her insan için her çeÅŸit formalite, kayıt ve anketler dört kopya halinde tamamlanmıştır: bu kurul ve diÄŸer kurul, bu karar ve diÄŸer karar, burada lastik mühürle verilen onay ve ÅŸurada imza. Öldürülen hiçbir kimse tesadüfen öldürülmedi. Seçme sürecinin yanlış yola saptırılmasına karşı koruma amacıyla psikiyatristlerin, kendi enstitülerinin sakinleri hakkında karar vermesine izin verilmedi. Bugün bu ülkede, bu ilke hâlâ geçerli. Buna kiÅŸinin “kendi terapisti olmayan” “bağımsız terapist” diyoruz.

Toplu katliamlar ideoloji bazlıydı; “ojeni” ideolojisi. Doktorlar, yapmakta olduklarının doÄŸru olduÄŸuna inandı. 1941’de, Hadamar adlı psikiyatri hastanesinde personel, 10000. (On bininci) kurbanlarının ölümünü kutlamak üzere bir araya geldi. Çıplak bedeni, ölü yakma fırınına çok resmi bir ÅŸekilde sokuldu. Müzik ve bir psikiyatristin yürüttüÄŸü, sahte bir dini bir ritüel vardı ve ekibin her üyesi hatıra olarak birer ÅŸiÅŸe bira aldı.

Üçüncü yanlış kanı, çoÄŸu psikiyatristin kendisinin konuyu bilmediÄŸi veya katılım saÄŸlamadığıdır. Aslında, sadece ünlü psikiyatristler çabaya katılmaya davet edildi. Toplu katliam programının mimarları, seçkin psikiyatristlerdi. Katliam için adayların seçimi, bu komitelerde görev yapan yüzlerce deÄŸilse eÄŸer, yirmi psikiyatristçe yapıldı. Cinayetler, fiziksel olarak psikiyatristlerce iÅŸlendi. Yalnızca kapatılmış kiÅŸilerin toplu katliamında kullanılmak üzere beÅŸ en önemli psikiyatri hastanesinde ve eski bir hapishanede gaz odalarının ve krematoryumun inÅŸasını psikiyatristler tasarladı ve ilgili emirleri verdi. Psikiyatristlerin kendileri gaz vanalarını açtı, ki bu esnada diÄŸer psikiyatristler gaz odasının bir kenarındaki pencere aracılığıyla havasızlıktan boÄŸulan kiÅŸileri gözledi. Gaz odası bulunmayan enstitülerin psikiyatristleri, istekle kendi sakinlerini diÄŸer, gaz odaları bulunan enstitülere nakletme iÅŸ birliÄŸini gösterdi. Veya kendi sakinlerini psikotropik ilaçlarla ya enjeksiyon yoluyla ya da bunları yiyeceklerine karıştırmak suretiyle öldürdü. DiÄŸer sakinler, sözüm ona bilimsel diyetlerle kasti olarak ölünceye dek aç bırakıldı. Özellikle binlerce çocuk, psikoaktif ilaçlar ve açlık yoluyla öldürüldü.

Dördüncü yanlış kanı toplu katliamların, kurbanların farz edilen acısına karşı sempati duyularak iÅŸlendiÄŸidir. Bu iddia, sonradan bazı toplu katliamlar aleyhine açılmış birkaç davada baÅŸarılı oldu. Cinayetlerin insanlıktan uzak olmasından bağımsız olarak, sakinlerin ölme isteÄŸinde bulunmamasından bağımsız olarak, yalnızca ağır hasta veya engelli kiÅŸilerin öldürüldüÄŸü doÄŸru deÄŸildir. Kriterler sürekli olarak geniÅŸletildi ve aÅŸağıdaki kiÅŸileri içerdi: kusurlu kulağı olan çocuklar, yatağını ıslatan çocuklar, eskisi kadar fit olmayan yaÅŸlılar, kör ve sağır kiÅŸiler, ara sıra sara nöbetleri geçiren kiÅŸiler, görevleri sırasında bir uzvunu kaybetmiÅŸ birinci Dünya savaşı gazileri ve “ÅŸizofrenik” adı verilen, gösterilebilir bir bozukluÄŸu olmayan kiÅŸiler. Bazı kiÅŸilerin hiçbir bozukluÄŸu yoktu ama yetiÅŸkinlerse, evsizlik, iÅŸsizlik veya basit suçlar nedeniyle hapsedildiler. Bazı kiÅŸiler için, katledilmelerinin ardından serbest bırakılmalarına dair bir mahkeme emrine ulaşıldı. Toplu katledilen çocuklardan bazıları evdeki sorunlar nedeniyle hapsedildi.

Toplu katliamlara baÄŸlı olarak enstitülerdeki nüfus azalmaya baÅŸladığında, ki bu durum psikiyatristlerin iÅŸlerini tehdit ediyordu, psikiyatristler aileleri evlerinde ziyaret ederek Büyükanne veya Büyükbabayı uzman bakımının olacağı bir enstitüye göndermeye onları ikna ettiler. Çocuklarını kuruma göndermeye isteksiz olan ebeveynlerine çocukları için bakımı reddetmeye devam etmeleri halinde çocuklarının vesayetini kaybedecekleri tehdidini yaptılar. Bu bakım, cinayetti.

Psikiyatristlerin amaçlarının tamamen medikal olduÄŸu konusunda anlaÅŸmazlık vardır. Kitaplarında, makale, konuÅŸma ve yazılarında tekrarlı bir ÅŸekilde toplu katliamın ekonomik faydalarına vurgu yaptılar. Ulus, üretken olmayan kiÅŸilerin bakımı maliyetinden kurtulacaktı. Katledilen insanlar arkalarında eÅŸyalarını, evlerini, giysilerini ve kap kacaklarını bırakacaktı. Bedenlerin kendilerinin ekonomik deÄŸeri vardı. Altın diÅŸler toplandı. YaÄŸdan sabun üretilebildi, deriden çantalar, saçtan örtü ve elbette beyinler, meslektaÅŸ psikiyatristler tarafından bilimsel araÅŸtırma için ÅŸiddetle arzu edildi. Hasılat, Berlin’de bulunan Merkezi Saymanlık Bürosu tarafından takip edildi. Hatırlatmak istiyorum, bunlar psikiyatri hastaneleriydi. Ä°mha kampları 1941’e kadar boÅŸaltılmadı. Benim kiÅŸisel olarak psikiyatristlerin ekonomik faydalara baÄŸlı bir motivasyonu olmadığını fakat bu argümanı propaganda amaçlarına yönelik kullandığına aklım yatıyor.

1941’de bazı psikiyatristler kendi psikiyatri hastanelerinden konsantrasyon ve imha kamplarında çalışmak üzere nakledildi. Bu psikiyatristlerden birisinin mahkemesi sırasında kendisine “Psikiyatri hastalarını seçmekten sıradan insanları seçmeye nasıl vardın?” sorusu soruldu. Belli ki, savcı, dava edilenin anladığı ÅŸeyi anlamamıştı. “Bir fark yok” cevabını verdi. Psikiyatri hastaları, kalan hepimiz gibi insandır.

BeÅŸinci yanlış kanı, psikiyatrik cinayetlerin 1941’de durduÄŸudur. 1941’de Hitler, toplu katliam programının müdürü Karl Brandt ile görüÅŸtü. Tam olarak ne konuÅŸulduÄŸu yazılmadı. Danıştığım kaynaklar, Hitler’in program iznini tamamen geri çektiÄŸi ya da yalnızca Brandt’nin bunu idare etmesini rica ettiÄŸi konusunda ikiye ayrıldı. Kaynaklar, Hitler’in bu ricayı yapma sebebi hakkında eÅŸit olarak bölündü. Bazıları Hitler’in, toplumun, özellikle rahiplerin, krematoryumu olan enstitülere komÅŸu olanların ve karşı görüÅŸte olan psikiyatristlerin baskısına boyun eÄŸdiÄŸini öne sürdü. DiÄŸerleri Hitler’in, askeri birliklerinin maneviyatına dair endiÅŸelendiÄŸini doÄŸru varsaydı. Evlerini ziyaret için dönen askerler küçük kız kardeÅŸlerinin veya büyükannelerinin gizemli ÅŸekilde kaybolduÄŸunu keÅŸfetti ya da yaralı iseler, kendilerinin toplu katliam programı için aday olabileceklerinden endiÅŸelendi. Üçüncü bir olasılık, Hitler’in gaz odalarına yönelik farklı bir istihdam tasarlamayı istediÄŸidir. 1941’de boÅŸaltıldılar, doÄŸuya nakledildiler ve konsantrasyon-imha kamplarında yeniden tesis edildiler. Doktorlar ve hemÅŸireler ekipleri, emirleri altındaki imha kampları komutanlarını eÄŸitmek üzere ekipmanla birlikte seyahat etti.

Fakat psikiyatrikleÅŸtirilmiÅŸ insanların toplu katliamı 1941’de ve sonrasında da, gaz odaları olmaksızın da devam etti. Psikiyatrik ilaçlar ve kasti açlık halihazırda geniÅŸ çapta kullanılıyordu ve 1941’den sonra toplu katliamın ana aracı haline geldi. Bu toplu katliamların artık hükümet tarafından tasdik edilmemesi nedeniyle ve artık bürokraside pek fazla yer almamaları nedeniyle, “hiddetli ötanazi” olarak adlandırıldılar. Pek çok tarihçi, 1941’den sonra önceki iki yıla nazaran daha bile fazla acezenin toplu katliamının yapıldığı fikrine katılıyor. 1945’te Amerikan askerleri Eglfing-Haar adı verilen bir psikiyatri hastanesini silah zoruyla boÅŸaltarak 20 çocuÄŸu kurtardı. Belki bu 20 çocuktan bazıları bugün hâlâ hayattadır.

Pek çok konsantrasyon-imha kampının ismini biliyoruz çünkü içlerinde öldürülmüÅŸ kiÅŸileri anıyoruz. Psikiyatristlerin psikiyatri mahpusları için yarattığı araçlar olmadan, imha kamplarının tarihi bu ÅŸekilde gerçekleÅŸmezdi. Psikiyatri hastanelerinde öldürülmüÅŸ insanları anmamızın tam zamanı çünkü hatırlamamak, tekrar etmektir.

Toplu katliamları yapan binlerce psikiyatriste ve diÄŸerlerine ne oldu? Toplu katliam programının müdürü Karl Brandt’nin ve asistanı Paul Nitsche’nin de aralarında bulunduÄŸu birkaçı Nurember’de infaz edildi. Programda üst konumda bulunan birçok diÄŸer memur, intihar ederek adaletten kaçtı. Gaz odaları müfettiÅŸi Werner Heyde, kimliÄŸi meslektaÅŸlarınca bilinmesine raÄŸmen on iki yıl boyunca takma bir adla yaÅŸadı ve çalıştı. Fark edildikten sonra, o da intihar etti. En az 300 kiÅŸinin katli için emir vermiÅŸ Valentin Falthauser gibi bazı psikiyatristler görece kısa hapishane dönemleri geçirdi. Bilinen kurbanı başına 3½ günden biraz fazla olacak ÅŸekilde üç yıla mahkum edildi. Bir diÄŸer psikiyatrist Hermann Pfannmüller, yetiÅŸkinler ayrı tutularak yaÅŸları bir ila beÅŸ arasında deÄŸiÅŸen 120 çocuÄŸu sözüm ona doÄŸal yöntemle, yani kasti olarak ölünceye kadar aç bırakarak öldürmesine karşılık öldürdüÄŸü çocuk başına sadece 6 güne mahkum edildi. Ä°ntihar etmeyen psikiyatristlerin çoÄŸu beraat etti; doÄŸrusu istenirse yargılandılar ve Avrupa’da veya Amerika BirleÅŸik Devletleri’nde olacak ÅŸekilde kariyerlerine devam ettiler. DiÄŸer faaliyetlerine ek olarak yeni kuÅŸak psikiyatristleri de yetiÅŸtirdiler. Toplu katliam programının en önde gelen psikiyatristlerinden Werner Villinger, davet edilmesine cevaben 1950’de Batı Almanya hükumeti tarafından teÅŸrif edildi; Amerika BirleÅŸik Devletleri’nde çocuklar ve gençler hakkında Beyaz Saray konferansına katıldı. BaÅŸka bir toplu katliamcı olan psikiyatrist Fredrich Maurz, 1948’de Dünya Zihinsel SaÄŸlık Federasyonu’nun kurulmasında yer aldı. Bu bilgiyi kendi web sitelerinde görmezsiniz. 1980’de, Amerikalı bir yazar toplu katliamlarda yer almış yirmi doktorla röportaj yaptı. Bunu yapabildi, çünkü özgürce yaşıyor ve çalışıyorlardı. Ayrıca, müdahil olmuÅŸ diÄŸer kiÅŸiler, hemÅŸireler, asistanlar, yöneticiler, öÄŸrenciler, eczacılar, mimarlar, tesisatçılar ve gaz tedarikçileri de cezasız kaldı.

Nuremberg mahkemesine katılanlardan birisi, Amerika BirleÅŸik Devletleri’nden bir psikiyatrist olan Leo Alexander idi. Savcıları istemsiz kısırlaÅŸtırma programını suç olarak görmemeye razı eden kendisiydi; çünkü istemsiz kısırlaÅŸtırmalar ABD’de de yürütülmekteydi. Nuremberg mahkemesinden sonra getirilen davalarda, Alman yargıçlar hafif cezalar veya mahkumiyete yol açacak ÅŸekilde psikiyatrik toplu katliam programına sempati duydu.  Alman adalet sisteminin toplu katliam programında aslen yer aldığını unutmamamız gerekiyor.

Bu konuÅŸmayı hazırlarken, toplu katillerce hazırlanan yayınların bu ülkede halen okunup okunamadığını merak ettim. Amsterdam’da bulunan iki üniversitedeki kütüphane kataloglarına baktım. Ve evet. Nuremberg’de infaz edilmiÅŸ olan toplu katliam programının baÅŸkanı Karl Brandt’a pek çok hit var. Evet, sadece doÄŸru Karl Brandt’la ilgili atıfları dikkate aldım çünkü hakikaten bu isimle çok sayıda yazar var. Paul Nitsche, ki o da infaz edildi, 5 hit. Küçük çocuk iÅŸkencecisi Pfanmüller tarafından yazılan tez de mevcuttu. Sonnenstein hastanesinde, küçük pencereden ölümleri izleyerek gaz odasını denetleyen Berlin profesörü Max de Crini(s), 6 hit. Uzman çocuk katili Werner Catel, çok sayıda hit. Yönetici olan toplu katil Bertold Kihn, çok sayıda hit. Daha önce bahsettiÄŸim Villinger’e ait, nazi rejiminin sonlanmasından on üç yıl sonrasından, 1958’den kalan bir yayın. Ve yazdığım hemen hemen tüm isimler için atıfları aramaya devam ettim. Toplu katliamlar için zemin oluÅŸturan Binding ve Hoche’nin kitabı da mevcuttu. Psikiyatrik toplu katliam katillerinin kim bilir kaç yayını ülkemizde, ülkenizde genç stajyer doktorlarca çalışıldı.

Hitler’in yazdığı Kavgam kitabı da mevcut. Cezalandırmayı savunmuyorum. Fakat, Hitler’le psikiyatrik toplu katliamlar arasındaki fark, ülkedeki her çocuÄŸun, Hitler’in bir toplu katliam katili olduÄŸunu bilmesidir. Hitler’e ilham vermiÅŸ psikiyatrik toplu katliam katillerinin isimleri bilinmiyor. O yıllarda psikiyatri hastanelerinde gerçekleÅŸen olaylarla ilgili kendimizi eÄŸittiÄŸimizi savunuyorum. Fransızca deyiÅŸ, l’histoire se répète. Tarih kendisini ancak biz ondan bir ÅŸey öÄŸrenmezsek tekrar eder. Bu utanç verici hikâyeyi öÄŸrenmek için, kurbanları anmak zorundayız. Hatırlamamak, tekrar etmektir.

Bu katliamlar neden bu ülkede daha önce anılmadı? Neden gizli tutuldu? Bunun sebebi, bizlerin bile bugüne kadar psikiyatristlere, aramızdaki konumlarından sapan insanları uzaklaÅŸtırmaları için itibar etmemiz olabilir mi?

Bugünün psikiyatristleri toplu katliam yapmayı amaçlamıyor. Ama arada paralellikler var. Bugünlerde “insanlar” hakkında deÄŸil, toplum hakkında konuÅŸuyoruz. Psikiyatristler hâlâ insanları vücut ve genlerden ibaret olarak görmek üzere eÄŸitilmektedir. “Psike” hecesi ruh anlamına gelse de ruhun modern psikiyatride, nazi Almanya’sında sahip olduÄŸu rolden daha fazla oynadığı hiçbir rol yok. Toplu katliam yerine artık toplu ilaçlama var. “SakinleÅŸmiÅŸ” ve “ölü” arasındaki sınır bir ÅŸekilde kaymış. Bu sözle, Nuremberg’deki psikiyatristlerden birisinin, bir kiÅŸinin sersemleÅŸmesiyle ölü olması arasında fazla fark olmadığına dair ifadesini kastediyorum. Gösterilmeyen ve kanıtlanamayan tanılar bugün ölüm belgelerinde deÄŸil tıbbi dosyalarda bulunuyor. Çocukların ebeveynleri hâlâ psikiyatristler tarafından baskı görüyor. Pek çok enstitüye açılan kapılar kapatılmış kiÅŸiler içeride ve gazeteciler dışarıda kalacak ÅŸekilde her iki taraftan kilitli. Kitlelerin inanç ve uygulamalarına yenik düÅŸmeyen karşıt görüÅŸlü psikiyatristler hâlâ meslektaÅŸları tarafından kötüleniyor ve istihdamları yadsınıyor.

Yalancı tıbbi (psödomedikal) jargon hâlâ psikiyatrinin bir parçası. O zamanlar ÅŸiddete “bakım”, cinayete “ötanazi”, ilaçlar nedeniyle ölüme “doÄŸal ölüm”, kiÅŸiye “hasta” ve anlaşılmayana “ÅŸizofrenik” deniyordu. Åžimdi, psikiyatristlere boyun eÄŸmeyi ifade etmek üzere “uyum” ve “hastalığa içgörü” gibi terimler eklendi.

Ä°laçlar ve hükümet arasındaki simbiyotik iliÅŸki her zamankinden daha güçlü; bu, hukuk ve bilim arasındaki, doktorla mahkemenin gücü arasındaki, kurala uyan bireyin özerkliÄŸini bastıran formalite evliliÄŸi.

Baylar ve Bayanlar, seneye tekrar burada olmayı planlıyoruz çünkü hatırlamamak, tekrar etmektir.

Psikiyatristleri ve diÄŸer doktorları, psikiyatri hemÅŸirelerini ve diÄŸer hemÅŸireleri, profesörleri, öÄŸretmenleri ve öÄŸrencileri, kurumlarda insanların bakımına doÄŸrudan veya dolaylı olarak katılan herkesi seneye bizimle birlikte anma için çağırıyoruz.

Politikacıları, hakimleri, avukatları, kamu hizmetlilerini, saÄŸlık sigortacılarını, kurum ve üniversitelerin yönetim kurulu üyelerini ve hastalar adı verilen insanların kaderiyle ilgili kararların uygulanmasında doÄŸrudan veya dolaylı olarak yer alan diÄŸer herkesi gelmeleri seneye bizimle birlikte anmaları için çağırıyoruz; çünkü hatırlamamak, tekrar etmektir.

Tüm dinlerin liderlerini ve uygulayıcılarını, tüm felsefelerin taraftarlarını ve tüm mesleklerin vatandaÅŸlarını gelmeleri ve seneye bizimle birlikte anmaları için çağırıyoruz, çünkü hatırlamamak, tekrar etmektir.

Hâlâ yürüyebilen, konuÅŸabilen, düÅŸünebilen, hissedebilen, hatırlayabilen ve bağımsızca yaÅŸayabilen psikiyatrikleÅŸtirilmiÅŸ insanları gelmeleri ve seneye bizimle birlikte anmaları için çağırıyoruz, çünkü hatırlamamak, tekrar etmektir.

Hükumetlere, psikiyatri enstitülerinde toplu katliamla öldürülmüÅŸ insanların isimlerini yayınlamaları için çaÄŸrı yapıyoruz. Ve her bir isim için, öldürüldüÄŸü sırada kaç yaşında olduÄŸunu söyleyin, bize bu kiÅŸinin kaderi olmuÅŸ tanıyı söyleyin. Bize bu insanların bir çeÅŸit zihinsel görüntüsünü oluÅŸturma fırsatı verin ki, onların da bizler gibi insanlar olduÄŸunu hatırlayabilelim; çünkü hatırlamamak, tekrar etmektir.

Bugün majör rahatsızlıkları, minör rahatsızlıkları olan, hiçbir rahatsızlığı olmayan, zamanlarının bilimsel deÄŸerlerinin kurbanları, insan ırkına mühendislik uygulayabileceÄŸini düÅŸünmüÅŸlerin kurbanları olan, kendilerini, kendilerinin en iyi yararına olacak ÅŸekilde tedavi ettiklerini iddia eden psikiyatristlerin seçtiÄŸi ve öldürdüÄŸü kurbanlar olan takribi 400000 erkek ve kadını, çocuÄŸu ve yaÅŸlıyı anmak için buradayız. Dilerim bu anma töreniyle dualarımız ruhlarına ulaşır.

Bayanlar ve Baylar, bu anma törenini bir dakikalık sessizlikle sonlandırıyoruz.

Association for Medical and Therapeutic Self-Determination katkılarıyla Öjenik Toplu Katliam Hakkında Uluslararası Anma Kurulu.

 

Kaynaklar:

A Sign for Cain, Fredric Wertham
Mass Murderers in White Coats, Lenny Lapon
The War Against Children, Peter Breggin
Nazi Doctors, Robert J. Lifton
Racial Hygiene, Medicine under the Nazis, Robert Proctor
Cleansing the Fatherland, Nazi Medicine and Racial Hygiene, Götz Aly et al;
Death and Deliverance, “Euthanasia” in Germany 1900-1945, Michael Burleigh
The Origins of Nazi Genocide, From Euthanasia to the Final Solution, Henry Friedlander
Hitler’s Willing Executioners, Daniel Jonah Goldhagen
A German child who was allowed to turn back from the gas chamber: 1940 – 1942, Elvira Manthey
Ethics in Nazi Germany, Nicosia & Huener, ed.
IBM and the Holocaust, Edwin Black
Tödliche Wissenschaft, Benno Müller-Hill
http://www.interlog.com/~mighty/essays/nurses.htm
http://www.holocaust-trc.org/hndcp.htm
http://www.gedenkstaettesteinhof.at/index.shtml?lang=en;style=small
http://www.psychiatrie-erfahrene.de/reading_english.htm
http://www.wfmh.com/http://www.pharmapolitics.com/
http://www.cbc.ca/witness/graymatter/
http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/Holocaust/t4.html

© Copyright Protected
bottom of page